gelenlere bak gelenlere


kesinlikle, türkiyenin göreceği en kapsamlı festival olacak.. şimdiden heyecanlıyız

als için futbol kitabı



Geliri tamamen ALS MNH Derneği'ne bağışlanacak olan bir futbol kitabı
projesi...

Anadolu futbolunu yazan bloggerlar olarak en büyük çabamız
sesimizi duyurmaksa, sadece ama sadece Anadolu üzerindeki ilgisizliği biraz
olsun kırabilmekse; sadece blog satırlarından değil; sahaflardan, kitapçılardan
da insanlara seslenmeliyiz. Bunun için birkaç kitap yazıldı Türkiye'de, lakin
çok büyük kitlelere ses duyurulamadı, Anadolu içinse hala aynı tas aynı hamam!
İlgisizlik had safhada...

Bizler, biliyoruz ki Anadolu'da büyük bir
potansiyel, lakin büyük olumsuz koşullar var. Bu olumsuz koşullardan birisi de,
bilgisizlik. Madem takımını destekliyorsun, madem kalemine sarılıyorsun; sen de
katıl! Destek ver...

Takımına dair yazabileceğin şeyleri, insanların
ilgisini çekeceğini düşündüğün yönlerini; geçmişi, bugünü ve yarını harmanlayıp
yaz...

Sayfa sayısı konusunda bir kısıtlama olmamakla beraber, 10 - 15
civarı bir sayfa sayısı olursa iyi olur. Yazı konusu olarak belli bir kıstasımız
yok, sadece okuyanın gözünde takımın eskiden bulunduğu ve şimdi içinde olduğu
koşullar, futbolun ana şartı taraftar, oyuncular gibi futbol ögeleri canlanmalı.

Futbol bizimle güzel, futbolu güzelleştirmek de bizim elimizde!

Yazıları yollamak veya projeye dair bilgiler almak için adres:

flagg.a@gmail.com

Twitter: http://www.twitter.com/alsicinfutbol

Facebook Grubumuz: http://getir.net/kvo

not: herkesin bu projeyi, bloglarında duyurmasını rica ediyorum.

müziksiz filme, en iyi müzik ödülü


Yönetmenliğini Orhan Eskiköy ile Özgür Doğan’ın yaptığı, Urfa’nın Demirci Köyü’ne atanan Denizlili öğretmen Emre Aydın’ın, Kürt çocuklarla geçirdiği bir seneyi anlatan ‘İki Dil Bir Bavul’, sene boyunca çok sayıda ödül toplamıştı. Eskiköy ve Doğan; Adana’daYılmaz Güney ve SİYAD ödüllerine, Saraybosna’da ‘EDN Talent’a, Abu Dabi’de en iyi Ortadoğu belgeseli ödülüne, Antalya’da en iyi ilk film Altın Portakal’ına layık görülmüştü. Ama şüphesiz hiçbiri, ikiliyi son aldıkları ödül kadar şaşırtmadı. ‘İki Dil Bir Bavul’, son olarak Bayındırlık ve İskan Bakanlığı tarafından düzenlenen ‘1. İlk Yönetmen Uluslararası Film Festivali’nde ‘en iyi müzik’ ödülünü kazandı.
Plaket, yönetmenlere postalandı. Her şey iyi hoştu, ama ortada bir tuhaflık vardı; zira ‘İki Dil Bir Bavul’da müzik kullanımı yok! Olan biteni Özgür Doğan’dan dinliyoruz; “Aralık başında Bayındırlık Bakanlığı’ndan aradılar, bir festival düzenlediklerini söyleyip ve bizden jüriye sunmak üzere filmin DVD’sini istediler. Bir süre ses seda çıkmadı.
Daha sonra bakanlıktan bir sekreter aradı, ‘Size bakanlıktan bir şey yollayacağız, adres verir misiniz?’ dediler. Ödül plaketini gönderdiler, ‘en iyi müzik ödülü’ vermişler, filmimize. Filmimizde hiç müzik yok. Bakanlığı aradım, kimseye ulaşamadım. Çok şaşırdık. İmkansızı başardık ve hiç müzik kullanmadan en iyi müzik ödülü aldık!” Şaka gibi!


helal olsun!!


ilk ortaya çıktıklarında, eski köprünün altında diyordu. uzun saçlı, tipik rock'çı modunda. albümü ilk dinlediğimde beğenmedim ve bir kenara koydum. daha sonra dinlemelerimde ise, senin gibi, hatun, yalnızlık paylaşılmaz ve tabi ki istanbul parçaları dikkatimi çekti. hala dinlerim o şarkıları. özellikle istanbul şarkısı, istanbulda yaşayan herkese, istanbulu güzelce anlatır.

bir süre ara verdikten sonra, ortaya belki alışman lazım çıktı. türk rock müziğinin en iyi üç albümünden biri olduğunu düşünüyorum (diğer ikisini yazının sonunda söylerim :) ). ilk klibi herşeyi yak'a çekmeleri, biraz populist bir yaklaşım gibi dursa bile, bu hareket, duman'ı geniş bir kitleye yaydı. albümde manası yoktur ve haberin yok ölüyorum parçaları, duman'ın isterse ağlatabileceğini ispat ederken, bu akşam şarkısıyla hoplatabiliyordu. fakat albümün en vurucu parçası, benim için, "ah" oldu. gerek sözleri, gerek müziği, gerek vokali, şarkıyı eşsiz kılmaya yetiyordu.

daha sonra çıkan konser albümü ve konser dvd'leri, bir sonraki albümü bekleyenlere, ara sıcak olarak servis edilmiş gibilerdi.

bir sonraki albüm olan, seni kendime sakladım ise, beğenmeyenleri en hayretle karşıladığım albümdür. her parça ayrı kaliteli, her parça dinlenebilir haldeydi. bu albümle birlikte, duman, artık türk rock müziğine, adını, altın olmasa bile, şimdilik, en azından gümüş harflerle yazdırıyordu (ne dedim lan ben!). açıkçası, ben, bu albümün 12 parçasını birbirinden ayırt edemedim.. her parça güzel, her parça kaliteli.

derken uzun süreli bir sessizlik oldu. askerlik, bunun nedenlerinden biriydi tabi. 4 yıl sonunda, iki albüm birden geldi. albümün açık ara en iyi parçası, benim için, "helal olsun". şu bir gerçek, ömrüm boyunca dinleyebileceğim bir şarkı olduğu kesin.

duman, benim hep belli bir mesafeyle baktığım, çoluk çocuğa müzik yapıyor diye düşündüğüm bir gruptu. ama şu bir gerçek, bu adamlar, yaptıkları müziği değiştirmediler, çizgilerini bozmadılar. hayranları hep onların çizgisine uydu. özellikle son albümle iyice ortaya çıktı ki, bu adamlar, ne istiyorlarsa onu yapacaklar. beğenilme gibi bir kaygıları yok. böyle oldukça, ben bunları dinlemeye devam edeceğim..

not: türk rock tarihinin, bana göre, diğer en iyi iki albümü, vega - tatlı sert ile, kurban - sert. (demek, benim listeme girebilmek için, albümde sert kelimesi geçecek abi).

aytek vs. fırat



ben tercihimi aytek'ten yana kullanıyorum, onun gibisi gelmez

orhan abi'nin kapsama alanı


haberlere bakarken reklama denk geldim. orhan abi.. anlatıyor.. benim için internet diyo, heryerde bağlanabilmektir.. ister telefonla, ister bilgisayarla falan filan.. reklam için ne kadar aldığını bilmiyorum ama, o kadar yapmacık duruyor ki orhan abi orada..

benim gözümdeki orhan gencebay, vapurda internete girmez, kapsama alanıda o kadar önemli değildir, maksat gönüller bir olsun, yeter ki dostları kapsama alanında olsun..

ekşi beşiktaş!!


burada kimseye, demirören'i ne kadar sevmediğimi ispatlayacak değilim.. bilen biliyor zaten.. hatta bu konuyu abarttığımı, demirören yüzünden beşiktaşa küsülmemesi gerektiğini söyleyen varken bile, ben, sürekli protesto edilmesi gerektiğini, gidene kadar, yapılabilecek ne varsa yapılması gerektiğini savundum..

ama ekşi beşiktaşa baktığımda, ne yazık ki, gerçek beşiktaşlı değilmişim. neden peki?? kendi sitelerinde yaptıkları ve ne kadar kişiye ulaştığı bile belli olmayan bir organizasyona katılmadığım için..

öncelikle neden katılmadım?

bu protesto, çok baştan savma başladı, yani gerektiği kadar duyurulmadı. orada burada haberler çıktı diyeceksiniz ama, ne kadar haber çıkarsa çıksın, bu protesto genele yayılmadı..

yani ne oldu? 15. dakikada çıkacak kişilerin az olması demek, yönetimin artık taraftarın desteğini arkasına aldığı anlamına gelecekti. nitekim öyle oldu.. katılım çok az oldu.. ama 15. dakikadan sonra da, o stadda, yıldırım demirören yeter diye bağırıldı.

ekşi beşiktaş oluşumu, kaliteli yazarlardan oluşuyor, sık sık okumakta olduğum bir site ama, kimse haddini aşmamalı.. kimse, insanları, kendi yaptığı bir protestoya katılmadığı için etiketleme hakkına sahip değildir.

top5


duman - helal olsun
the sunday drivers - often
aylin aslım - sen mi?
şebnem ferah - merhaba
myslovitz - sound of solitude

ne istemişiz?


aslında fazla bir şey istemedik biz. her yıl kupalara ambargo koyalım, en çok taraftar bizde olsun, en çok formayı biz satalım, kartalcell'in satışları rakipleri katlasın istemedik..
ama en azından o kongre, beşiktaşın vicdanını yansıtsaydı, 3 kuruşluk menfaatleriniz için, koskoca kulübü satmasaydınız.
sizin için oyuncak belki, veya menfaatlerinizi gerçekleştirmek için bir araç ama, bu kulüp bizim için, bizim gibi milyonlarca insan için, o kadar şey ifade ediyor ki..
kime anlatıyorum ki, yetmez yıldırım demirören yetmez sloganları ile kutlamışlar seçim zaferlerini..
bugünü unutmayın.. yetmez diye bağırıp gülen suratları unutmayın.. elbet bir gün hesap sorulacağı gün gelecek.. o stada giremeyecek duruma geleceksiniz.
yazılacak binlerce şey var ama, en üzüldüğüm, hatalarından ders aldı artık, bu sefer iyi yönetecek diye düşününler.. işte hatasından ders alan başkanın ilk icraati, sözleşmesinin bitmesine yarım sezon kala, bonservisine 7,5 milyon euro verip ülkerden aldığı delgado'nun sözleşmesini yarım sezon daha dondurmak olmuş..
yaptıkları, yapacaklarının teminatı..

nerde abi bu kitaplar?


şu anda, kitap satışı konusunda yarışan iki site var. biri ideefixe, diğeri kitapyurdu.com . normalde alışverişleri kitapyurdu.com'dan yapıyorum.. fiyatları iyi, gönderim süresi güzel vs.

ideefixe'in düzenlediği sanal kitap fuarı münasebeti ile, bu kez ideefixe'ten alışverişi yapalım dedik. 22 aralık gündüzden siparişlerimizi verdik.. bugün ayın 30'u, fakat ürünler kargoya gitmemiş.

ideefixe'in bize anlatmak istediği şey şu sanırım.. "ya ne güzel yapıyodun alışverişini kitapyurdundan, ne gerek var risk almaya, bizim gibi sitelerden alışveriş yapıp stres sahibi olmaya.." haklılar sanırım..
 
Free Hit Counter